Bursaspor ile ilgili herhangi bir görüşü olmayan taraftar yok.

Her taraftar, spor şehri olan Bursa'da, az çok oyunla ilgili, kadro ile ilgili, yönetimle ilgili bilgi sahibi. Bu durum, sosyal medyanın yaygınlaşması ile daha da ortaya çıkıyor. Yaşı , cinsiyeti ne olursa olsun, özgürce herkes fikrini sürekli yanında taşıdığı akıllı telefonuyla anlık olarak yayımlıyor. Kişisel düşüncelerin ise çoğu bireysel; yani dikkat edildiğinde, yapılan yorumlar, takip edilen kişi ya da grupların genel düşüncelerine uyum sağlıyor. Ya da uyum sağlasın diye özellikle yazılıyor. Bir gruba ait olma psikolojisi ile, kendi iradesinden tam olarak süzmeden, bir fikrin ya da hakaretin peşine koşanlar çok.

Bizler, Bursaspor sevdalıları, yaptığımız her yorumun nerelere vardığını düşünmeden yazdığımız sürece, istemeden de olsa bazı dengelerin bozulmasına da olumsuz katkı sağlamış oluyoruz. 

Genel anlamda Ali Ay yönetimine muhalif yorumları çok görüyoruz. 

İcraatleriyle, tam anlamıyla vaatlerine yerine getiremediği için başkanı destekleyenler de pek fazla ortaya çıkıp övücü ya da muhaliflere cevap niteliği taşıyan yorumlar yapmıyorlar. Ama oturup da kalem kalem kişisel ve grupsal yorumları hafta boyunca incelediğimizde ortaya çıkan tablo şu : Herkes yazmış, aynı şeyi yazmış ama içlerindeki hakaret kadar, tehtit kadar, umutsuzluk, beğenmemezlik kadar olumlu yorum yok. Hele ki çözüm ya da proje yorumları hiç yok. Şeytan taşlar gibi herkes nefret kusuyor.

Yazılanlar yanlış ya da haksız demek bana düşmez, ben tarzlardan bahsediyorum. Başkanı, yönetimi, hocayı ya da oyunculardan birini eleştirirken saygı sınırları içerisinde sitem edilmesi kadar doğal bir şey yok;buna sözüm de yok, ben de yapıyorum sıklıkla ama hakaretten öteye gitmeyen yorumlar ise bunalttı beni artık. Aynı adamlar tribünde de sövüyordur bol bol zaten. PFDK'dan en çok ceza alan kulüp taraftarı olmak gurur veriyordur ona da (!)

Bursasporlu olmak zordur...  

Bu bir gerçek... İyi yönetildiğinde arkasında duran şehir dinamikleri, kötü yönetildiğinde ise hem maddi hem de manevi olarak kaçarlar. Taraftar ise iyi günde kötü günde hep yerindedir. Demek ki aslolan taraftardır.

Siyasilerden medet ummak, siyasetten uzak kalmayı istemek,siyasi yardımlara mecbur kalmak üçgeninde kalan kulübümüz, yerel basındaki bazı kalemlerin algı yönetme özentisi ile onlarla kalem savaştıran Bursaspor sevdalıları arasında yazılan bir sürü yorumun kıskacında kalan taraftar ise bu karmaşanın olumsuz sonuçlarıyla sürekli iç içe yaşıyor. Bu durum, taraftara büyük bir haksızlıktır.

Birlik olmak demek, ne demekti Allah aşkına?

Dost acı söyler elbet ama dost bunu söylerken bir kenara çekip sessizce söyler. Eksiğini ayıbını milletin içinde bağıra bağıra söylemek, dostluk yapıyorum diyenlerin kılıfıdır sadece.

Sabırlı olmaktan başka çaremiz yok. Maddi bir sıkıntımız var ve bunu aşması gereken yönetim şu ana kadar olumlu bir adım atamadı. İnşallah atarlar, demek yönetim taraftarı yapmaz sizi. Yönetime muhalif kalabilir ama kulübün getirileri için dua edebilirsiniz. Bundan doğal ne var ki?

Kulübün başarılı olması için onu yönetenlere dua etmekten başka çare yok. İstifalarına ettiğim dualar daha fazla olsa da kaldıkları süreçte başarılı olmaları için de çok dua ediyorum. Başarılı olurlarsa da zaten istifa etmeleri gerekmez. Biz de dualarımız kabul oldu diye sevinir ama muhalefete devam ederiz.

Kulübün geleceği için edilen duaları bile muhalif akıllarla eleştirmeye de benim aklım ermiyor.

Yazının sadece başını ve sonunu okuyanlara da ayrıca selam olsun (!)

Saygılarımla...