Sabırlı olmalıyız...

"Sabır, sabır nereye kadar hocam." dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız ama sabır çektiğimiz olay ve olguların hepsi bir birinden ayrılmalı artık.

Yıllardır kötü giden gidişat elbette hepimizi örseledi.

Müdahale edilmeyen, edilemeyen bir sürü konu, başımıza büyük işler açtı. Süper Lig'de şampiyon olup da düşen ilk takım olduk, daha ne olsun değil mi?

İlk sene...

İlk defa düşmemiştik ve biz bu ligde misafirdik, ait olduğumuz yere ilk seneden geri dönecek ve düştüğümüze sevinenlerden sahada hesap soracaktık değil mi?

Olmadı.

2. sene...

Tamamen tecrübesiz gençlerimize güvendik, aslanlar gibi de mücadele ettiler sağolsunlar ama gerek tecrübesizlik gerek covid belası derken yine hüsrana uğradık değil mi?

Yine olmadı.

Bu 2 senede 2 başkan değiştirdik ve 3. senemize yine, yeni bir başkanla girdik. Umutlarımızı halâ taşıyoruz ama geride kalan bu yakın sürecin yıprattığı sinirlerimiz halâ çok gergin.

Yeni yönetim, yine bir sürü transfer yaptı, fırtına gibi gireceğimizi umut ettiğimiz ligde yalnızca1 puan alarak ilk üç maçta sadece yaprak kıpırdattık. Hele ki Eyüpspor maçında öyle aciz bir oyun oynadık ki öfkesine hakim olamayanlar sinirini Emirhan'dan çıkardı.(Asla tasvip etmedim ve çok üzüldüm.)

Araya milli maçlar girdi, ortam biraz sakinledi.

Genç oyuncularımızdan biri Tarık Çapçı ağabeyimin yazısında bahsettiği gibi, tribünlerin tepkisinden korktuğunu dile getirmiş. Zaten bu yazıyı kaleme alma hissi de Tarık Ağabeyi okuduktan sonra vuku buldu bende.

 Evet, bizim tribünlerimiz efsanedir.

İstediği zaman, tribünlerin tam dolu olması da şart değil, oyuncuların dizlerini titretir,

2 metreye bile top attırmazlar.

Ama işte o oyuncuların tamamı rakiplerimiz olmalı, kendi oyuncularımız değil.

Tribüne gitme sebeplerinin başında, sevdalısı olduğun takımı desteklemek yok mu zaten?

Evet, hatalara kızmak doğal, eleştirmek de doğal, hadi yazayım, rahatlamak için küfretmek bile doğal sayılıyor bu tribünlerde.

Ama dostlar, karakterinden şüphe etmedigimiz bir oyuncumuz, günlük performansında kötü diye yerin dibine maç sırasında sokulmaz!

Kendi kalemize gol bile atabiliriz. Hepimiz kabul ederiz ki biz Bursaspor armasını göğsünde taşıyan oyuncumuzdan, o armayı şerefli şekilde taşımasını isteriz. Tüm varlığı ile mücadele etmesini, elinden gelenin fazlasını yapmasını bekleriz. Niyetini de anlarız değil mi dostlar?

İşte şimdi sabır zamanı...

İşte şimdi tam destek zamanı.

Sinirlerimize hakim olup, sahadaki mücadeleye ortak olma zamanı.

Şimdi sahadakiyle tribündekinin tek vücut olma zamanı.

Şimdi eskisinden yenisine, gencinden tecrübelisine, hocasından masörüne bu takım için mücadele edenlere can katma zamanı.

Biz birlik olabilmek için birbirimizi iyi dinlemeli, iyi okumalı; hataları cesurca söylemeli ama dostluk niyetimizi ortaya koymalıyız.

Bu takım herkesin, bu takım bizim. Sahadaki de biziz, tribündeki de biziz, koltuktaki de biziz.

Biz tek'iz.

Saygılarımla...