Böyle bir duruma düştüğü ve bizi şu durumlara düşürdüğü için İsmail adına ben utanıyorum. Sen profesyonel bir meslek icra ediyorsun ve her mesleğin bir de etik kuralları vardır. Dünyanın her yerinde bir futbolcu mensubu olduğu A kulübünde aradığı şartları bulamadıysa elbette bir B kulübüne gitmeyi isteyebilir.Ama bunun tek bir yolu vardır A ve B kulüpleri ortak bir bonservis bedeli üzerinde anlaşır ve sen de şartlarda anlaşırsan eğer istediğin kulübe gidersin.Gönderen kulüp huzurlu, alan kulüp mutlu sen de vicdanın da rahat olursunuz. Senin bu yaptığına dedim ya ben buradan üzüldüm, utandım. Her ne yaşandıysa bile böyle olmamalıydı.Yakışmadı sana.

Emirhan ve İsmail adeta elini kolunu sallayarak ayrılırken ben de kendi kendime şu soruyu sordum.. Neden bu yola giriyorlar, bizim ne hatamız var da böyle oluyor? Bu kulübü dün ve bugün yöneten yönetimlerin ya da bütün teknik kadroların ne yanlışı var neden böyle oluyor bunu buradan bilemeyiz elbette. Ama kendimizin hatalarını görmek ve kabul etmek hiç değilse bundan sonrası için bir ders çıkarmamıza vesile olur. En başında şunu söylemek gerek ki bu yönetimlerin hataları olmuşsa bile onları seçip oraya getiren de bizleriz. Yok eğer niteliksiz teknik kadrolar (Sadece hocalar  değil tüm kadrolardan bahsediyorum) yüzünden bu gelişmeler yaşanıyorsa da bu defa bu da o kadroları göreve taşıyan yönetimlerin suçudur. Muhakkaktır ki ben şu hocayı ve kadroyu görmeyi isterim sen ise ötekini. Yönetimler de kendi aralarında çalışır ve ortak bir isimde uzlaşır.Bu olaylarda bizlerin bir payı yoktur.Tekrar ediyorum ki bizi yönetecek kişilere yetki vermek dışında..

Çuvaldızı İsmail e ve yönetimlere batırdık. Sıra geldi iğneyi kendimize batırmaya. Sosyoloji bilimi toplumların yönetiliş ve yaşayış tercihleri hakkında bilgi verir.Şehirler de birbirinden farklı yerler olduğu için hem ölçek küçülür hem de farklı davranış biçimleri olur. Bize benzer şehir ve bölgeler vardır örneğin Trabzon gibi ama her bölgenin özellikleri kendine hastır. Bursa bir sanayi şehiridir.Milliyetçidir, dinine ve değerlerine bağlı bir kenttir.Bu şehrin insanı öyle kolay kolay hiçbir şeyi beğenmez, takdir etmez,sıkça eleştirmeyi de ihmal etmez. Bu kentte biraz kıskançlık da hüküm sürer, kendimizden başkasının başarılı olmasını istemeyiz. Bu şehirde fısıltı gazetesinin yaydığı haberlere önem verilir, işin aslı pek araştırılmaz. Özeleştiri hiç yapılmaz ve en küçük bir öneri dahi hoş karşılanmaz.Sen işine bak kardeşim denilir. Ve ne yazıktır ki kentliler birbirine saygı duymayı geçtim pek sevmezler bile. Anadolu ya özgü bir çok kentte hemşerilik dernekleri vardır.Ben Bursalılar Derneği pek görmedim doğrusu. Bu kentte hayat pahalıdır da üstelik. Gelir kısıtlı hayat da pahalı olunca ister istemez psikolojimiz de bozuktur..Asabiyiz biz. Ufacık bir kıvılcımdan parlar, hır gürü severiz. Son olarak da mükemmeliyetçiyiz biz. En güzel grubu biz kurduk, en güzel kızı biz seçtik, en iyi dalgıç biziz işte size ne MFÖ? En büyük kulüp de biziz başkaları ise sıradan kulüpler ve bize mağlup olmak zorundalar.Ben son yıllarda çok az izledim Bursa da bizi hakkıyla yenmiş ve alkışlanmış takımı. Eskiden olurdu bak. Haşa Bursaspor un büyüklüğüne ve şanlı mazisine laf etmiyorum. Ama şunu da bilmeliyiz ki her takım kendi taraftarınca en büyük takımdır ve her maçını kazanması beklenir.

Daha bir çok özelliğimiz de var elbette.Ama sadece yukarıda anlatmaya çalıştıklarım bile durumumuzu anlamaya yeter. Öncelikle hangi psikoloji içinde maç seyretmeye gidiyoruz bilelim istedim.Rakip güçlü müdür o gün için iyi hazırlanmış mıdır, bizden iyi mi oynuyordur hiç önemli değil.Ama ille de hem kazanmalı hem de her futbolcumuz o gün bizi tatmin edecek şekilde oynamalıdır. Takımımız maçı kaybedince baştan aşağı herkes kötü, bir futbolcumuz o gün kötü oynayınca ise çöptür.Oysa ki bu eşyanın tabiatına uymaz. Futbolcular da teknik kadrolar da bir ruh taşır ve herkes gibi onların da eşref saati ve eşek saati vardır. Günümüzde Messi nin bile kötü olduğu maç elbette vardır.Morinho da hata yapabilir. Oyunun gidişine müdahale edemez, Ahmet dururken oyuna Mehmet i sokabilir. Bu durumda biz ne yaparız ? Futbolcumuzu da teknik kadromuzu da yerden yere vururuz.Evet futbolda dün yoktur ama daha geçen maç yere göğe koyamadığımız bir kişi kısacık sürede de tu-kaka edilemez. Bu yönetimler için de geçerlidir. Bazen yönetime gelsin diye can attığımız bir yönetim bugün büyük başkandır ama 3 hafta sonra yönetim istifa diyebiliriz. İşin doğrusu ise şudur:  Futbolcu da teknik kadro da yönetici de yeri gelince eleştirilir, uyarılır ama işin muhasebesi sezon sonlanınca ürün ortaya çıkınca yapılır. Zaten kongreler de onun için yapılır.Bize göre en uygun adayı seçer ve iş başına getirir sonrasında da o yönetimin kimlerle çalışmaya karar aldığına bakarız. Elbette en önce sportif başarı gelecektir.İsabetli hoca isabetli futbolcular seçilirse bu olur zaten. Ama başka faktörleri hiç önemsemeyiz.Mesela kulüp ekonomik açıdan doğru yönetiliyor mu, kulübün ülke genelinde prestiji sarsılıyor mu artıyor mu, kulüp bünyesinde görev alan tüm gruplar mutlular mı, çalışmaları için uygun şartlar oluşturulmuş mu kulübün geleceğe yönelik bir vizyonu var mı bunları önemsemeyiz bile. Varsa yoksa saha içi..

İşte böyle baktıkça da elimizdeki hiçbir değerin kıymetini bilemeyiz. Hiçbir üstün yönünü takdir etmez ama en küçük başarısızlıkta yerin dibine gömeriz. Örneğin Taha çok sevdiğim bir evladımız. İçimizden biri. Tüm ülkenin hatta Avrupa nın gözü üstünde. Geçen yıl öve öve bitiremediğimiz Taha bir iki maç kırmızı kart gördü ve kötü oynadı diye bakıyorum ki yeni günah keçimiz oluvermiş.Hakkında bir sürü olumsuz yorum okudum. Elbette hocası onu kırmızı kart görmemesi ve varsa hatalı pozisyon almaması konusunda uyarabilir. Zaten bunun için bu takımın başında bulunuyor. Ama biz ne yapıyoruz? Keçi..Günah keçisi. Hayatımızda karşılaştığımız bütün olumsuzlukların faturasını ona kesiyoruz. Nedense hep benim beğendiğim oyuncular tu kaka. Geçenlerde Batuhan ondan önce de Emirhan. Yapmayalım böyle.Nasıl ki her birimizin bir günü diğerine uymuyor futbolcunun da iyi vasat veya kötü oynadığı günleri de olacaktır. Sitelere futbolcu değerlerimiz hakkında öyle kötü yorumlar yazıyoruz ki onları kadrosuna katmak isteyen kulüplerin ilgilileri ellerini ovuşturuyor. Tamam bunu camia da istemiyor artık buna 5 değil 3 teklif etsek alırız diyor. Mesela şöyle bir yorum olsa karşı tarafa destur verirdik. Taha bu kırmızı kart senin gibi bir centilmene hiç yakışmadı..Ya da Taha senin klasında bir futbolcu o hatayı yapar mı dense karşı tarafa şu mesajı vermiş oluruz. Hımm bu Taha bu camia için önemli bir futbolcu baksana, aslında çok centilmenmiş ama bu maçta kırmızı görmüş gibi. Psikolojide buna sanırım süblimasyon derdik.Gemlik e başlamadan önce sanırım 1994 de ek gelir için amway işi yapardım.Amwayciler her zaman üstünü de altındakileri de överler.Hatta gereğinden bile fazla.Sen de o övdükleri kişi ile tanışınca onun ne büyük, ne önemli biri olduğunu düşünür ve o kişiye daha tanışırken bile saygı ve hayranlık duyarsın.İnanın ki bu amwaycilerde ilk fark ettiğim buydu. Övebildiğin kadar öv ki onlarla tanışanlar hayranlıkla baksın. Ama biz ne yapıyoruz? Yere vurdukça vuruyoruz ki onlarla ilgili planları olanlar onları alabildiğince değersiz görsün, kolaylıkla elde edilebilir görsün.Daha basit bir dille anlatayım.Siz hiç “yoğurdum ekşi” diyen bir satıcı gördünüz mü? Ama biz neredeyse tüm değerlerimiz için bu gittiği kulüpte de başarılı olamaz bundan bir cacık olmaz ne oynadı ki bizdeyken yan pas geri pas bu var ya bu 2 metre önündeki adama pas atamaz şu var ya doğru dürüst bir orta açamaz gibisinden küçültücü lafları sıralayıveriyoruz. Üstelik ben inanıyorum ki bu yazılanları o futbolcu da hoca da en azından akşamları okuyordur. Ne moral kalır ne motivasyon haliyle..Sonuçta da en kısa sürede buradan kurtulmanın yolunu ararlar.Bir de kalkıp kulüpte aidiyet duygusu yok diye yazarız.Niye olsun ki sana çalıştığın yerde her gün hakaret etseler sen orada durur musun?

Ayrıca adam sahada elinden geleni yapmaya çalışıyor.Zaten işi bu adamın. O gün için işini iyi de yapamıyor olabilir. Aklında belki de dün ayrııldığı sevgilisi veya annesinin hastalığı vardır.Anne deyince belki de benim gibi annesini kaybetmiştir. O an işini güzel yapamadığının o da farkındadır aslında. Tam işini düzgün yapmaya çalışırken birden o sesi duyar…Ananı….Bilmem ne çocuğu…Şerrrrefsiiizz…Hemen sorayım siz olsanız işinize daha mı çok konsantre olurdunuz yoksa lanet olsun mu derdiniz? Kendinize güveniniz mi gelirdi yoksa aman hata yapmayım da sövmesinler diyerek sorumluluktan mı kaçardınız? Evet adam dünya kadar para kazanıyor. Ama sizde o yetenek vardıysa neden sahada değil tribündesiniz? Futbol basit ve güzel bir oyun.Ben dahil hepimiz hakkında bir şeyler söyler, bir şeyler biliriz. Ama hiç birimiz şu an sahadaki futbolcu ve kenardaki hoca kadar bilemeyiz. Hatta eski futbolcular ve kendini güncelleyememiş eski teknik direktörler bile. Ne bileyim belki de senin zamanında futbol toprak sahada oynanırdı.Senin zamanında galibiyete 2 puan verilirdi. Senin zamanında libero vardı.. gibi.. Herkes özgürce düşüncesini ifade edebilir elbette. Ama şu an sahadaki futbolcu ya da hocanın yerine koyamaz.

Bu upuzun yazım bir işe yarayacak mı bilemem..Ama şunu biliyorum ki çok ama çok zor bir 2.yarı bizi bekliyor. Ne yapacağız? Köstek değil destek vereceğiz.. Kime? Futbolcuya da teknik kadrolara da yönetime de. Peki hiç eleştirmeyecek miyiz? Hayır tabi ki gerektiğinde eleştireceğiz. Kırmadan dökmeden gördüğümüz  eksik yönleri belirterek.. Eleştiri yön verici olursa işe yarar. Yoksa senin yapacağın futbolculuğu, hocalığı, yöneticiliği ben de yapardım diyorsanız buyurun yapın. Elinizi tutan mı var? Peki hiç hesap sormayacak mıyız? Hayır elbette soracağız. Zamanı gelince, sezon bitince. Eğer ölmez sağ kalırsam göreceksiniz nasıl hesap soracağımı.

SEVGİ VE  SAYGILARIMLA

Dr. LEVENT BALCI 

Editör: Haber Merkezi