Sosyal medyada konuyla alakalı-alakasız, derin düşünebilen-düşünemeyen yığınların önüne atılıp maalesef her dönem bir ritüelmiş gibi kurban edilen sporcular görüyoruz. Özellikle son dönemlerde Bursaspor Akademisi adeta sporcuların Bursaspor A Takımı için değil de Süper Ligde yer alan başka kulüpler için bir köprü olmaya başladı. Bu durum kaliteli bir değer ortamı oluşturamayışımızın beklenen sonuçlarıdır ve geçeğimizi de tehdit etmektedir.

YETİŞTİRİCİ KULÜP MÜYÜZ?

Bursaspor’da süreçlerin uzun süredir doğru şekilde yönetilmediği, sporculara birey olarak saygı duyulmadığı çok uzun zamandır var olan bir gerçek.  Süreci ‘’Saygısız’’ şekilde yöneten bazı sporcuları kenara koyarsak süreçleri sporculara gereken saygıyı göstermeden yürütmeye çalıştığımız ortada.

Uzun yıllar boyunca emek verilen sporcular A Takım düzeyine geldiklerinde o dönem kulübün içerisinde bulunduğu durumdan dolayı günü kurtarma stresi yaşayan kısa süreli yöneticilerin davranış biçimleriyle kaybediliyor. 6 sene, 7 sene, 9 sene eğittiğiniz, zaman zaman kiralık verip olgunlaşmasını beklediğiniz sporcularınızı psikolojik açıdan oldukça yıpratıcı bir dönemden geçtikten sonra A Takım düzeyinde değersizleştirmek aşağıdan gelenlere de hiç iyi bir mesaj vermiyor.

Yetiştirici kulüp olmanın gerektirdiği pedagojik yaklaşımlara sahip değiliz.

VAKIFKÖY’ÜN HAFIZASI VARDIR

Akademi sporcuları Vakıfköy’den A Takıma giden her oyuncuyu ve bu oyuncuların yaşadığı olumlu olumsuz her durumu gözlemler. Sporcular sıra kendilerine geldiğinde hangi olumlu durumlarla karşılaşacaklarını ya da ne tip olumsuzluklar yaşayacaklarını bilir çünkü Vakıfköy’ün hafızası vardır. Sporcular daima kendilerinden önceki yolu takip eder. Geçmiş dönemlerde kaybedilen birçok sporcu aynı zamanda gelecekte de kaybedilen sporculara zemin hazırlar. 95-96 grubunun gelecek vadeden sporcuları ile süreç yanlış yönetildi üst yapıda. Ardından 97 kuşağı geldi. Bu kuşağı da parça parça ettik. Maddi konularda sunduğumuz adaletsiz süreçlerle potansiyelli oyuncuları kaçırdık. Elimizde kiralık gidip gelen neredeyse kaçırmaya ramak kalan son temsilcileri ile de zaman zaman kavga ediyoruz. 98 kuşağı genel itibari ile kaybedildi.

Şuan takım iskeletimizi 2000-2001-2002 gruplarının oyuncularından ‘mecburen’ oluşturduk.

Ancak dün Muhammed, sonrasında Doğanay, daha sonrasında Muhammed Emin ve Sedat diye giden konular doğru yaklaşım tazına sahip bir süreç yönetimine geçmezsek gelecekte Çağatay, Ali, Vefa, Eren diye devam eder.

Pandemi sonrası yetiştirdiğiniz her oyuncunun kulübün geleceği adına büyük önem teşkil ettiği bir futbol düzeninde günü kurtarma telaşına yıllarca emek verilen yetiştiriciliği feda edemeyiz.

Yöneticilerin kulüplerin içerisinde bulunduğu zor şartlarda stresli günlerde günü kurtarma telaşlarını anlamakla birlikte kulübün geleceğini günlük telaşların kurbanı etmemeleri profesyonel yapılar kurmaları kurumsal işleyiş için çok önemli ve buna eklenebilir en temel gereklilik sözleşmelerin ekonomik adaleti sunan yapılara sahip olmasıdır.

Aşağıdan yetişen sporcuların kaygılarını anlamadığımız sürece problemler bir yığına dönüşmeye ve biz hain yaftasını kolayca herkese yapıştırmaya devam edeceğiz.

Atatürk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi yıllar önce Bursaspor B-C Genç takımlarının kaygı nedenlerini araştırmış 9-10 sayfalık bir çalışma ortaya koymuştu. Bu kısıtlı çalışma bile Akademi sporcularına nasıl bir adil yaklaşım sunacağımıza dair fikir vermişti. Aradan geçen bunca zamana rağmen değişmeyen tek bir konu var; Adalet…

Editör: Haber Merkezi