Bursaspor'un sevilen ismi Metin Koçkafa hayatını kaybetti .Bugün öğle vakti Ulucami'de kılınan cenaze namazının ardından Mudanya Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

Özkan İmran'ın paylaşımı şu şekilde;

Bursa'mızın sembollerinden biri, çocukluk arkadaşım Metin öldü. Onu tanıyan kime sorsanız İYİ derdi. Ona kötü diyecek bir tek kişi dahi çıkmaz. Nurlar içinde uyusun demek bile lüzumsuz geliyor bana. Çünkü bebek kadar saf, kar kadar beyaz, hep ışıl ışıl gülen biri nur içinde yatmayacak da kim yatacak? İyi ve kötü arasındaki ayırım siyah ve beyaz kadar net. Tartışmasız. Güzel ve çirkin arasındaki ayırım da öyle. Güzeller arasındaki en güzel, çirkinler arasındaki en çirkin üzerine tartışılabilir. O kişiye göre değişebilir.

Bizler karartma gecelerinin radyo tiyatrosu çocuklarıyız. Radyo yokken de büyüklerin anlattıkları masalları, hikayeleri dinlerdik. Her hikayede iyi ve kötü karekterler vardı. Biz iyiye özenirdik. Onun gibi olmak isterdik. Hikayelerin sonunda hep iyiler kazanırdı. Aksi düşünülemezdi. Yazlık sinemalarda film izlerdik. Metinlerin evi yazlık sinemanın tam karşısındaydı, üst kattaki pencereden filmleri bedava izlerdi. Hepsini bilir, gerçekmiş gibi anlatırdı. Ertesi günü o filmleri arkadaşlarla boş bir arsada tekrar canlandırırdık. En zorlandığımız şey kötüyü oynayacak kimsenin olmamasıydı. O yüzden hep o rollere küçükleri verirdik. Onlar bile istemezlerdi. Ben kötü olmam derlerdi. Mahsusçuktan derdik. Mahsusçuktan bile kötü olmak istemezlerdi. Mahsusçuktan bile kötü olunamayan günlerden bugünlere nasıl geldik?

Şu felaket günlerini bir hikaye, ya da film senaryosu diye düşünsek, mesala gözlerimizi kapatsak bir radyo tiyatrosu dinler gibi dinlesek. Ve düşünsek bu tiyatro eserinde kimler iyi rolde, kimler kötü roldeydi? Kimler yardımcı oyuncu, kimler figüran, kimler ışıkçı, kimler efektördü?

Bir milyon deneğimiz olsa. Bu denekleri her yöreden, her kültür grubundan, her ülkeden, her yaştan seçsek. Onlara bu hikayedeki rol dağılımını yaptırsak. Tamamının aynı rol dağılımı yapacağına adım gibi eminim. Bir tek istisna dahi çıkmaz. Ama iş gerçek olunca, işe siyaset bulaşınca bu insanlara ne oluyor anlamak mümkün değil.

Bir kesim oluştu. Bu kesim kabak gibi ortada olanı görmüyor. İyi olduğu besbelli ama hayır kötü diyor. Doğruya yalan diyor, dürüste hırsız diyor. Gerçeği büküyor, yamultuyor, kötüyü yüceltiyor.

Ama onun tarafından bakıldığında kötü kötü değil. İyi de iyi değil. Ya çıkar, ya ikbal, ya da bilgisiz fikir gözünü kör etmiş. Asla orta yolda buluşulamaz, asla tartışılamaz. Çıkar ve ikbal peşinde koşanlar hep olur ve mutlaka bir gün bedelini öderler. Ancak ben bilgisiz fikir sahiplerine mutlak doğruyu ve gerçeği gösteremediğimiz için hepimize çok acıyorum. Onlar da bize acıyor. Peki biz kimiz, onlar kim? İyi kim, kötü kim?

Metin televizyonlu günler başladığında belindeki tahta kılıcı attı. Artık Malkoçoğlu değildi. Hangi dizi ünlenmişse onun başrolündeki kişi olurdu. Bazen Genç Kayakçı'ydı, bazen Beyaz Gölge'nin koçu.

Bana ne haber koç derdi, ben iyidir Kuliç derdim. Katıla katıla gülerdi.

Hayatta hep iyiler kazanamıyor belki ama kötüler mutlaka kaybediyor. Bu öyle büyük bir kayıp ki telafi edilemez, onarılamaz. Hayat kaya kadar sert ve acımasız. Çünkü Metin bile olsan sonunda ölüyorsun.

Editör: Haber Merkezi