Sonra rüyadan uyanıyoruz. Bitmek bilmeyen sakatlığı olan Serdar Aziz geliyor önce. Arkasından Jem Karacan koşuyor amaçsızca. Gözlerimizi ovuşturuyoruz Dzsudzsak yerde yatıyor keyfi yerinde. Kabus olsa diyoruz ama bitmiyor. Derken kafayı çeviriyoruz kenarda Hamza Hamzaoğlu. O da hayallerde...

Dikkatlice bakınca hayallerinin rengi de belli oluyor. Sonra bir ses duyuyoruz, kendimize geliyoruz. Gooll! Ama sevinen biz değiliz. Bizim gibi üzülen birileri yok mu? Var tabi... Ama yetmiyor. Batalla tek başına yetmiyor. Harun yetmiyor. Aziz yetmiyor! İnanir mısınız Şamil bile yetmiyor. Çok değil aslında. Lazım olan şey üç harf, RUH! Hayaller albayım, duygular kadar gerçek mi?
Ya Vevobahis da bir ihtimal mi?
Olabilitesi var mı bu işin?
Sanki bu bir kendini avutma eylemi. Bir çalışanın mola vakti gibi. Hayal kurmak zenginlik mi, acizlik mi albayım? Bu işte bi yanlışlık yok mu? Hayaller de canlıdır albayım. Kurulur ve yıkılır. Gerçek değilse de bir parçası vardır. Ya da parçalara ayırır. Hele yıkıldıklarında gör bide! O enkazın altında kalakalırsın öyle..

Ölmezsin ama yaşadığına da inanmazsın. Hayaller albayım, öyle kolay kurulmaz. Ama çok kolay yıkılır. Duygularının üstüne yıkılır. Toparlamak zaman alır. En çok güvenin üstüne yıkılır. Güvenemezsin! Cesaretini arar durursun. Korkarsın albayım. O kadar çok korkarsın ki mermilerden değil de hayallerden korkarsın! Gerçek mi bu peki? Gerçek olamayacak kadar gerçek..
Mermiler öldürür albayım, oysa hayaller yaşatmaz.
Çekmişiz kafaları dalmışız hayallere...
Editör: Haber Merkezi