Kendi adıma yazacağım bu değerlendirme yazısını. Sizlerden isteyenler üzerine alır, isteyenler "alakası yok" deyip ciddiye almayabilir.

Asla genele yazılan bir yazı değildir, kastettiğim kesim, yazının içinde kendini belli edecektir.Muhtemel sonuçlarını da tahmin edebiliyorum.

Gözlemlere dayalı, kanıtlarla dolu bir sürecin devam ediyor olması, kendi adıma bu tespitin dillendirilmesi gerekliliğini doğurdu.

Bir nevi öz eleştiri kıvamında olan ama aslında varlığını hissettiğim ama kabullenmediğim bir durum. Kabullenemeyişimin en büyük sebebi ise bu durumu Bursasporluluğa yakıştıramıyor olmam..!

Büyük olmak...

Bir Bursasporlu nasıl düşünmeli, nasıl hissetmeli ve gerektiğinde nasıl bir duruş sergilemeli, size öğretmeye çalışacak bir ahmak değilim. Dedim ya en başta; kendi adıma yazacağım bu değerlendirme yazısını, üzerinize alınmayın.

Sadede gelelim...

"Bulunduğumuz ligi hak etmiyoruz." sözüne katılmıyorum artık.

Maalesef hak ettik!

Ligden düştük ve buradayız.

Bunu kabullenmek, bu ligte kalmaya razı olmak demek değildir; hakeza gerçeklerle yüzleşip, doğru kararlar almak adına sahici bir gerçektir. Bu ligi hak ettik evet ama biz bu lige ait değiliz.

Şampiyon olduk tamam, üzerinden 11 yıl geçti. Kazanımlarımızı da çar-çur etmekte şampiyon olduk maalesef. Asil bir mücadeleyi şampiyonlukla taçlandırıp, İstanbul'u dize getirdik. Tüm Anadolu bize imrendi. Kıskançlığından çatlayanlar mı ararsın, bizim adımıza sevinenler mi..? Biz de yapabiliriz diye kendilerine moral toplayanlar mı..? Darmadağın ettik tüm hesapları.

Ama sonra bizde bir şımarmalar, bir kendini beğenmişlikler; Bursaspor'un malı deniz, yemeyen domuz dönemleri... Kibir her yanımızı sarmış ama biz onu gururla karıştırmışız..!

Dünya kadar borç birikirken, aklımız nerelerdeydi?

Manevi değeri olan hatıralarımız bahçelere dönüşürken biz nelerle ugraşıyorduk da olup bitiverdi her şey?

Ve şu an neler oluyor acaba; bir süre sonra pişman olacağımız hangi tepkisizliğimize yanacağız?

Geçen yıldan beri, TFF 1.Lig'de küçümsemediğimiz takım kalmadı. Elbette biz daha iyi bir takımız, elbette içlerinde en büyük biziz ama bırakmadık ki bunu onlar söylesin. Böbürlenmeler doldu taştı ergen klavyelerden. Önünü kesemedik bu kendini dev aynasında görme durumunun.

Bu işin doğasında atışmak, sakalaşmak elbette var ancak geçmişimize bakarsak eğer onun da bir usulü, rajonu vardı.

Biz camiasıyla, geçmişiyle harbi bir büyüklüğe sahipken, sosyal medyada kliplere konu olan uyduruk sidik yarıştırma  sahnelerinde armamız gezmeye başladı.

Biz kendimizi biliyoruz ama zaten rakiplerimiz de bizi biliyor.

Onlar bizden çekiniyor.

Korkuyorlar bizimle oynarken.

Futbol adına, böyle bir takımı yenmek, onlar için bayram günü oluyor.

Ama biz ise o kadar küçümsüyoruz ki onları ve bunu o kadar açık ve ukâla şekilde yapıyoruz ki bize karşı bir nebze sempatisi olanları da kendimize düşman ediyor, küfürler ettiriyoruz. Haddimizi aşmamızı gerektirecek bir rekabet ortamı bile yokken bu ligde, o kadar seviyesiz bir çizgide tartışmalar okuyorum ki şaşırıyorum.

Karşı tarafı küçük düşürmek, laf sokmak, rezil etmek, kapak takmak adına, klavyesindeki cesur parmak hareketlerini kullanan gençler, deplasmana giden cefakar taraftarımızı oralarda bir sürü zorluğa sokuyorlar, farkında bile değiller.

Çiçeklerle karşılanması gereken taraftarlarımız, kendilerine ayrılan tribünde deplasman nasıl yapılır diye ders verirken hayranlıkla izlenmeleri gerekirken, sosyal medya aracılığı ile icraat yaptığını sanan klavyeciler yüzünden her daim sıkıntı çekiyorlar.

Bize yakışmıyor arkadaşlar başka şehirlerin takımlarına gönül vermiş bir sürü insanı aynı kefeye koyup, bin bir türlü hakaretler ederek camiamızın adını kirletmek. Onların seviyesiz dalaşmalarına, onların seviyesizliği ile cevap vermek doğru değil.

Biz Bursaspor'uz; biz bir şehre gittiğimizde gizli hayranlarımız olur bizim.

Bizi izledikleri için mutlu olurlar. Ama sabah akşam kendilerine yazılan hakaretleri okuduklarında, ister istemez bu sempati yok olup gidiyor, yerini ise düşmanlıklar alıyor.

Bizim, oynayacağımız rakibi küçümseme huyundan bir an önce vazgeçmemiz lazım. Geçen sene bunun acısını çekmedik mi?

O çok küçümsediğimiz, şampiyon olsak da kutlamaya değer görmediğimiz ligte, play-off'a zor bela kaldık ve final bile oynayamadık.

Rahmetli Yazıcı'dan sonra 4 başkan 17 hoca değiştirmiş ama ibreyi sabit tutamamış bir camia olarak, maziden güç almayı başaramadık, futbol aklını kaybedip, nefsimizin kurbanı olduk. Yeni başkan ve yeni hoca ile öze dönmek zorunda kalmışken, ruhen de öze dönme zamanıdır.

Bursaspor'a yakışır şekilde tavrı olanları görünce, vakur bir paylaşım okuyunca mutlu oluyorum.

Bize edilen hakeretleri okuyunca sinirleniyor, onlara verilen cevapları okuyup, onlara benzemeye başladığımızı görünce de deliye dönüyorum.

Bize yakışanı nedir sizce?

Kayalıkları dövüp, zamanla ufalayan dalgalara benzer kibir; karakteri aşındırır.

Adımıza yakışır tavırla, bulunduğumuz sürecin farkında olarak, bir nekahat dönemi içinde olduğumuzu kabul etmeli; özümüzdeki gücü sahaya yansıtıp toparlanacak gücü bulmalıyız. Kimseyi küçümsemeden, rakibe saygı duyarak oynamalıyız.

Sosyal medyada iki kelam yazayım da eğleneyim ciddiyetsizliğini bırakıp, seviyesiz kesimlere benzemekten bir an önce kurtulmalıyız. Çünkü biz kimseye benzemeyiz!

O kadar çok yazasım var ki..!

En başta dedim...

Bunlar şahsi hislerdir. Gözlemlere dayalı bir süreçtir ve asla genelleme içermemektedir. Kastettiğim kesim aleni şekilde nettir.

Camiamıza yakışmayan paylaşımlar yapmayalım. Seviyemizi, kendimize yakışır bir çizgide tutalım. Tutalım ki onlar anlasın bu seviyede olan bir şehre erişemeyeceklerini. ( Bu cümle bile kibir kokuyor.)

Bunları yazınca, belli kesimden tepki alacağımı biliyorum. Belki eksik belki fazla yazdım ama meramımı anlatabildiysem ne mutlu bana.

Yolumuz uzun ve zorluklarla dolu. Sahada verilen asil ve sahici bir mücadele var.Enerjimizi aktaracağımız yer orası. Seviyesi çukurlarda olan paylaşımları ciddiye alıp, seviye çizgimizi aşan paylaşımlara bir nokta koyulur inşallah.

Düşüncelerime tam olarak katılmayabilir ya da hak verebilirsiniz; derdim kimseyi rencide etmek değil; bize efendilik yakışır, bizim bir dik duruşumuz var!

Saygılarımla...