İki arkadaş, Cristiano ve Albert birlikte Nacional da Madeira’nın genç takımında forma giymektedirler. Bir gün Sporting Lizbon gözlemcisinin maçlarına geleceğini öğrenirler ve bunun futbolculuk kariyerinde çok önemli bir dönüş noktası olacağının farkındadırlar.



Sporting Lizbon gözlemcisinin kriteri gayet açıktır, bugün hanginiz daha fazla gol atarsa, onu Sporting Lizbon’a alacağım!



Ronaldo ise o maçı şöyle anlatır;

Maçı 3-0 kazandık, ben ilk golü attım, ikinci golü de Albert attı. Aslında üçüncü golü de o atacaktı. Kaleciyi bile çalımlamıştı, tek yapması gereken boş kaleye topu yuvarlamaktı. Bense sadece yanında koşuyordum. Ama o, bana pas etmeyi tercih etti; golü attım ama herkes gibi şok oldum!



Maçtan sonra neden böyle yaptığını sordum, o da “Çünkü sen benden daha iyisin, senin gitmen lazımdı” dedi. Bu anıdan sonra gazeteciler hemen Albert’ten de aynı hikayeyi dinlemek için onu arayamaya başladılar.



Gerçekten de öyle biri vardı. Ronaldo, o günden sonra Sporting Lizbon alt yapısına girmiş ve günden güne muhteşem bir oyuncuya dönüşmüşken, o ise çok erken yaşta futbolu bırakmış ve işsizdi. Ancak ailesi muhtaç durumda değildi, üstelik oldukça lüks bir evde oturuyor ve pahalı bir arabaya biniyordu. “Peki bunları nereden kazandın?” diye sordular.



Albert’in cevabı ise netti, "Ben değil, Cristiano kazandı!"

Editör: Haber Merkezi