Geçmiş kandiliniz mübarek olsun. Kandil gecesi alınan galibiyet de kutlu olsun.

Kötü gidişatların sonucunda ligde geldiğimiz konum ve kalan maçlar itibariyle biliyorsunuz ki en kritik maçlarımızdan birine çıktık. Herkes umutlu ama bir o kadar da endişeliydi. Takımımız hafta içi kendi içindeki sorunları çözmüş, taktik açıdan değil de çoğunlukta moral açısından bir "takım" olma başarısını göstermişler. Mustafa Er hocamız bu konuda alkışlanmalı hem de eller çatlayana kadar alkışlanmalı. Taraftarımız da maça gereken ilgiyi gösterdi ve cümle alem gördü ki Bursaspor, taraftarıyla bir bütün olarak hareket ettiğinde devrilmesi zor bir çınardır.

Sezonun beli kırıldıktan sonra, herkes Le Guen'in kariyerine saygı duyarak oynattığı oyunu ve takım dinamiklerini iyi kullanamadığı konusunda eleştirdi. Kredisi var dendi ve sabredildi ama bir türlü ölü toprağını atamadık üzerimizden. Taraftarın baskısı olmasa, zaten yönetim devam etmek niyetindeydi ki Allah'tan akılları başlarına geç olsa da geldi ve kurtulduk o ölü toprağından. Tribünler de rahatladı. Mayıs ayı içerisinde kongre olduğu için, istifa tezahüratlarıyla bozulmadı stat ortamı.

Bana kalırsa, İstanbul takımlarının maçları dahil, en iyi tribündü bu maç.Hele ilk yarı muazzamdı. Taraftar takıma yakışır tezahürat yaptı, takım taraftara yakışır mücadele verdi. 5 maçtır gol yemeyen Konyalı futbolcuların elleri ayakları dolaştı ve 2 güzel golle, morallerini çökerttik. Doğru düzgün bir atakları bile olamadı. Stadın köşesine konmuş beyaz kelebeklerin de pek faydasını göremediler. Takımlarının peşine onca yol gelmelerine saygı duyarak yazıyorum, tam bir staj uygulaması yaşadılar. Elin yumruğunu görmeden, kendi yumruğunu balyoz zanneden bu Nalçacılar, akşam izleyerek,dinleyerek, hükümdar kimmiş, Anadolu'da kimin esamesi okunurmuş bir güzel öğrendiler.

İyi niyetle söylüyorum; şu egosu yüksek tavırları, hükümdarlık söylemlerini,İstanbul özentisini bir an önce bırakırsalar, Bursaspor'la düşman olmak yerine iyi geçinmeye niyetlenseler, renktaşımıza elbet tribün adına el verir, bir şeyler öğretiriz. Nasıl olsa usta, her zaman çırağını yetiştirir.

Gelelim, taraftar psikolojisine...

Kendimden yola çıkarak söylüyorum, müthiş bir psikolojik rahatlama yaşıyorum. Düşme korkusu yaşamak,hele ki 2 sezon üst üste, insanın sinirlerini epey geriyor. Bu dertten bu sene de kurtulduğumuza göre, biraz keyfini çıkarmalı ( ama biraz ) sonra hemen yeni yapılanmanın hazırlıklarına başlamalıyız. Nasıl olsa düşme riski ortadan kalkan takıma yeni başkan adayları çıkar hemen. Net dille ifade edeyim, hiç bir başkan adayını şu ana kadar desteklemedim ama Ahmet Bozdemir'in: "Kalırsak düğün bizim, düşersek cenaze bizim." diyerek aylar öncesinden yönetime talip olacak cesareti göstermesi, benim gibi bir çok kişiyi olumlu etkilemiştir. Mesele sadece kapasite, loca ve yönetim becerisindeki bilinmezliklerdir. Ama ekmeğe bal sürüldükten sonra ortaya çıkacak olanların parmağı bal tutacaksa ona da karşıyım. İnşallah kongre üyeleri (eskiler ve yeniler diye ayrılıyorlarmış galiba) tüm dikkatleri ve vicdanlarıyla oy kullanarak bu şampiyon camiaya yakışan bir başkan adayı seçmeyi başarırlar. Çünkü çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde ne oluyor  malumunuz...

Ben tekrar kötü sezonlara rağmen takımını yalnız bırakmayan,kötü gün dostu, bu cefakar taraftara teşekkür etmek istiyorum. Bir Bursaspor sevdalısı olarak gururlanıyorum.İyi ki Bursasporluyum. Cefası helal, sefası helal...

Önümüzdeki yıl, kardeş kulübümüz Ankaragücü ile daha moralli, daha iyi kurgulanmış, yepyeni bir Bursaspor ile tekrar lige ağırlığımızı koyduğumuzu görmek istiyorum.Bu maçta tribünlerimiz de güzel bir hoş geldin deme fırsatı buldu kardeşlerimize.

Ha bu arada ne dersiniz, bu moralle Fener'e de bir çelme takalım mı?

Son hafta Gençlerbirliği'nin dizlerini titretelim mi?

Kötü geçen bir sezonu tatlı hatıralarla sonlandırmak ne iyi olurdu...

Saygılarımla.