Bursaspor, deplasmanda kazanamama durumuna İstanbulspor karşısında son verdi.

Maçın ne içeriği umrumda ne de teknik ayrıntıları...

Onu işin uzmanlarına bırakıyorum. Ben 3 puanın derdindeydim ve çok şükür nasip oldu.

Üstümüzdeki takımların kazandığı hafta, bizim de kazanmamız lazımdı. Özgüven ve özsaygı adına da önemliydi. Düşünsenize, yine bir deplasman mağlubiyeti yaşasaydık, şehirde cenaze havası esecek, zaten diken üstünde olan bazı olumsuzluklar, ok gibi batacaktı. Neyse ki o olumsuz havayı solumayacağız.

Perşembe günü Türkiye Kupası'ndaki mücadelede de galip gelip, Pazartesi günü misafir edeceğimiz Balıkesir maçına moralli çıkmalıyız.

Maç saat 19:00'da oynanacak bir değişiklik olmazsa. Umarım, taraftarımız her zamankinden fazla ilgi gösterir bu maça ki desteğin artarak devam etmesi lazım.

9 maçta alınan 6 galibiyet, alt lige düşürülmüş bir takımın,yeniden yapılanırken elde edebileceği kabul edilebilir sınırda.

Mağlubiyet sayımızın artmaması şart.

Deplasmanlarda en kötü 1 puanla, evimizde de 3 puanla ayrılmamız gerekiyor ki liderlik potasından hiç bir zaman uzaklaşmayalım. Bu işi de sadece teknik heyete ve oyunculara yıkmak olmaz, şehir olarak, taraftarlar olarak azami düzeyde destek vermeliyiz.

Birlik ve beraberlik klişesini burda tekrar yazmak istemiyorum ama bu gerçeğin unutulması ya da önemsenmemesi büyük risk olacak.

Bursasporlular olarak sinirlerimiz gergin, tavırlarımız sert ama artık kabulleniş sürecini tamamlamalı ve olanca gücümüzle tekrar sarılmalıyız armamıza.

Yönetimi,teknik heyeti, oyuncuları yapacakları hatalarda en doğru dille uyarmalı, yapıcı olmaya özen göstermeliyiz.

Şahsi tercihlerimizle uyuşmayan teknik seçimlere saygı göstermeli, güven duygusunu hissettirmeliyiz. Elbette hocamızdan iyi hocalar,oyuncularımızdan iyi oyuncular var. Ama bu sene birlikteliğimiz bu insanlarla ise, bizim için çabalıyor ve uğraşıyorlarsa, daha dostane yaklaşmanın zararı olmaz.

"Burası Bursa" diyerek, her türlü eleştiriyi yapma hakkımızı kullanabiliriz elbette ama tarzımızı lütfen doğru belirleyelim.

Ne yaparsan yap memnun edemediğimiz insanlar vardır etrafımızda. Taraftar ve basında da var elbette. Ve bence en çok zararı verenler listesinde ilk beşe girer bu tipler. Kendileri, yaptıkları işlerde hiç hata yapmayan insanlarmış gibi davranıp, teknik heyete ve oyunculara aşırı tepkiler veren ve hakaret eden, küçümseyen yorumlara dayanamadığımı biliyorsunuz.

Hele ki sportif menajerliğe soyunan, dizilişten,oyuncu tercihine kadar fikirlerini beyan edenlerden haddini aşanlara kızıyorum. Elbette ki eleştirilecek, bence böyle daha iyi olurdu denilecek ama hakaret ve küçümseme olmayacak,olmamalı.

Farklı düşünebilir herkes...

Hayatın bir kuralıdır bu...

Sadece farklı fikirlere saygılı olmayı ve tahammül etmeyi öğrenmeliyiz. Kendimizi ifade ederken de karşı tarafa hakaret etmemeliyiz.

Eleştirmeyi öğrenmeliyiz artık.

Hakkında asılsız haberler yapılan, mali açıdan her zaman zorda olan, belirli kalibrelere sahip oyuncularla karma yapılmış bir takımız. Zaten işimiz zor oğlu zor. Aksayan,rayına tam oturmamış bir sürü konu var. Beklenen,korkulan cezalar var.

Bu durumları daha fazla yazmama gerek yok, hepimiz her şeyi bildiğimizi zannediyoruz ama bilmiyoruz. Algı oyunları yapan yerel basından insanlar bile var. Bursaspor'un içinde olduğu durumdan çıkması için önce destek tam olmalı sonra da dayanışma kaliteli olmalı.

Dayanışma...

Dost acı söyleyecek elbet ama söylerken eli omzunda olacak.

Hatayı gösterecek ama tatlı dilli olacak.

Problemi belirleyecek,iletecek ama çözüm önerileriyle gelecek,kafa yoracak.

Yapılan hatalara elbette kizabilirsin, öfkelenebilirsin, içini dökmek isteyebilirsin. Dök kardeşim dök de hakaret etme...

Bu arada, ben bu yazıları yazarken ben de eleştiri yapıyorum kendimce kızdığım şeylere. Eleştiri dilimde hata varsa, dost değil miyiz, acı da olsa uyarın beni.

Önümüzdeki maçlarda başarılar diliyorum hepimize...

Saygılarımla.