Ve 10 sene öncesi…

İstanbul’un öngördüğü, bizim hayalini bile kuramadığımız şampiyonluk geliyor ve 2009 – 2010 yılı Süper Lig Şampiyonu Bursaspor oluyor.

Bursaspor artık 5.büyük olarak anılıyor.

Tüm spor gazetelerinin 5.sayfasından itibaren en az 2 tam sayfa Bursaspor haberleri yer alıyor.

Aynı gazetelerin internet sitelerinin ana sayfasında artık bir “Bursaspor sekmesi” de var. Dört büyükler denilen takımların hemen yanında, 5. büyük statüsünde.
Yayıncı kuruluş olan Digitürk “5 Büyükler Paketi” ile satış yapmaya başlıyor.

Süper Lig tanıtım fragmanlarında, “bu sezon kim şampiyon olacak?” diye soruyor ve devam ediyor; “Fenerbahçe mi, Galatasaray mı, Beşiktaş mı, Trabzonspor mu, Bursaspor mu?”

Türkiye’nin her yerinde, kıraathanelerde, birahanelerde, o gün Bursaspor’un maçı varsa, tıpkı diğer İstanbul takımlarına yapılan gibi, Bursaspor bayrağı da asılıyor artık. 

Digitürk, şampiyon Bursaspor’un maçlarını diğer şampiyonluk rakiplerinden ayrı gün ve/veya saatte yayınlıyor. Bursaspor’un diğer büyük kulüplerle oynanan maçlarına da “Derbi” denilmeye başlanıyor.

Bursaspor UEFA Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor. İlk maç Valencia ile Bursa’da… Ertem Şener tüyleri diken diken eden o anonsu ile açıyor Star TV’den canlı olarak yayınlanan maç programını.

“Şampiyonlar Ligine, şampiyonların Ligine hoş geldiniz. Yeşil-Beyaz Topraklara hoş geldiniz . Anadolu’dan, Anadolu topraklarından genç bir delikanlı var sahada Adı; BURSASPOR! Hoş geldin Bursaspor. Burası sana çok yakıştı, gerçekten bu seyircide şampiyonların ligine çok yakıştı. Bir kez daha hoş geldiniz .”

Şampiyonlar Ligi sayesinde tüm dünya artık Bursaspor’u tanıyor. Bursaspor Old Trafford’da bir dünya markası olan Manchester United ile oynuyor. Artık Avrupa’da, Afrika’da, Orta Doğu’da, Asya’da Bursaspor biliniyor. 

Şampiyon olunan sezonun ardından Bursaspor kadrosunun piyasa değeri tam 52 milyon 250 bin Avro’ya ulaşıyor. Bursaspor’dan futbolcu almak isteyen kulüplerin ciddi miktarda para basması gerekiyor. Bursaspor’a ise futbolcular koşa koşa transfer olmak istiyor. Şampiyon bir kulüpte top oynamak kim istemez ki?

Bursaspor markası, piyasa değeri, manevi değeri, ve prestiji ile tarihinin en zirve noktasına ulaşıyor.

Ulaşıyor ulaşmasına ama, şampiyonluktan sonra ki 3 sezonun iyi gitmiş olmasına rağmen, İbrahim Yazıcı’nın vefatı ile birlikte bir anda her şey tepetaklak oluveriyor, ve muazzam bir düşüş başlıyor.

İbrahim Yazıcı’dan sonra Bursaspor kendisi gibi büyük yöneticiler bulamaz oluyor. Büyük bir kulübü, küçük insanlar yönetmeye başlıyor. Onlar yönettikçe 5.büyük Bursaspor hızla küçülüyor.

Aradan geçen yılların ardından bugün, Bursaspor TFF 1.Lig’ine kadar (2.lig statüsü) düşüyor. 52 Milyon 250 bin Avro olan piyasa değeri bugün 4 milyon 480 bin Avro’ya kadar düşüyor.

Borç tavan yapıyor. İşin içinden çıkılamaz bir hale geliniyor. İş bilmez adamlar ve sorumsuz çalışanlar nedeniyle koskoca bir kulüp davalar ile uğraşıyor, TFF’den eksi puanlar geliyor, transfer tahtaları kapanıyor. Personel maaşları ödenmiyor, Bursaspor TV kapanıyor, futbolcular alacaklarını alamıyor.

Bursaspor’un hakkını bile savunabilecek kapasitede, belki de “istekte” olmayan atanmış başkanlar kulübün sonunu hazırlıyor. Ne yazıktır ki, bizler de göz göre göre, bu tip insanlara oy veriyoruz. Ya da tek adaylı bir kongre yapmak zorunda bırakılıyoruz.

En acısı, Bursaspor genel kurula sadece birkaç gün kala, kendisine başkanlık yapacak, koca yürekli, kendini Bursaspor’un davasına adayacak, kahraman bir başkan bulamıyor. Bu hale düşürenler de, “pisliğimizi temizlesek bari” bile diyemiyor.

Marka prestij ve değeri günden güne düşüyor. Bursaspor sıradan bir kulüp haline dönüşüyor.

Bursa’nın patronları, bürokratları, belediye başkanları, ileri gelenleri bir araya gelipte bir çözüm yolu bulmaya çalışmıyor, gerçekten Bursaspor’a yakışacak, ortak kararla bir-iki aday üzerinde durup onları ikna etme çabası içine girmiyor. Herkes elini ayağını çekmiş, olacakları bekliyor. Sanki hasta yatağında yatan o “genç delikanlının” son nefesini vermesini bekliyor gibiler. Seferberlik ilan edilmesi gereken bir şehir ölü taklidi yapıyor ve sessizce sadece izliyor.

Son söz olarak, şunu da belirtmek istedim.

Bursaspor ne yönetici için, ne taraftar için, ne gazeteci için, her ne ve kim için olursa olsun, bir kişisel menfaat yeri değildir.

Kişisel menfaatleri için Bursaspor taraftarı gibi görünen insanlar, kendileri için doğru, ama Bursaspor Kulübü için yanlış olanı yaparlar.

Taraftarlık adı altında menfaat olmaz. Kişisel menfaat sağlamak adına Bursaspor Kulübünün zarar görmesine göz yuman insanlar taraftar değil fırsatçıdır. Tribün ekmek kapısı değil, dava kapısıdır. Bursaspor bütünüyle bir geçim kapısı değil, dava kapısıdır.

Davadan olanlar buyursun gelsin, olmayanlar, …………… Neyse, gerisini siz getirirsiniz…

Editör: Haber Merkezi